Sen örüntülerin, şemaların veya bağlanma şekillerin değilsin.
İçsel çalışmalar yaparken bazen kendi içimizdeki örüntü ve şemaları farketme sürecinde kendimizi örüntülerle, şemalarla veya bağlanma şekillerimizle tanımlayabiliriz.
Her ne kadar içsel çalışmalar kendimizi daha yakından keşfetmek için bir aracı olsa da, çalışmalardaki temel hedefimiz örüntü ve şemalarımızla kendimizi tanımlayarak bunlardan birer hapishane yaratmak veya kendimizi yargılamak / aşağılamak olmamalı.
Tıpkı fikirler ve duygular gibi, zamanla bağlanma şekillerimiz, örüntülerimiz de değişir.
Yıllarca kaygılı bağlanırken, birden kaçıngan bağlanma dinamiğinde kendimizi yakalayabiliriz.
Zira hücrelerimiz, sadece kendi hayat geçmişimizin bilgisini değil bizden önceki hayatların ve geçmişin de bilgisini taşıyor.
Yüreğimizde sadece kendi kayıplarımızın yaslarını değil, atalarımızın ve hatta kolektif hafızanın da yaslarını taşıyoruz.
İçimiz sadece kendi derin hasretlerimizle değil, atalarımızın ve hatta kolektif hafızanın da hasretlerini taşıyor.
Yaralarımız, sadece bize ait değil.
Çünkü çoğu zaman o olayın tohumu senden çok daha önceki bir yaşamda atılıyor.
Birbirimizden hem bu denli bağımsız ve hem de bu denli derinden bağlıyken, hatırla; örüntüler, şemalar ve bağlanma şekillerimiz de her şey gibi değişir.
Sen bütün bunların ötesinde, bütün bu dönüşümlerin gerçekleştiği, kendi olduğun o tanımsız alansın.
Kalbimle.🦋 #benanınkaleminden
Comments